Pazartesi, Kasım 24, 2008

Saman Kağıtlarından Ayrılık

Ben sanırım müzmin... müzmin...

Ne diyeceğime karar veremedim. Romantik desem??? Anlatacağım şeyin romantizm ile alakası var mı? tdk.gov.tr deki şu açıklama ile uyuşuyor aslında:
"romantizm:
2 . sıfat Davranışlarında duygu ve coşkunun aşırı ölçüde etkisi bulunan:
"Kardeşimin hayatında oynadığınız rol sizi romantik bir insan gibi bana gösterdi."- H. E. Adıvar. "

Efendim yıllardır elimden geldiğince emek verdiğim, mesai harcadığım ikinci adresimden ayrılma kararı aldım. Aslında yavaş yavaş geliyordu bu düşünce, duygu ama bazı şeyleri dile getirmek için bile zaman geçmesi gerekiyor. Çok alçakgönüllü olma seni öyle sanırlar lafının doğruluğunu yaşayarak öğrendiğim için bu yere oldukça oldukça emek verdiğimi söyleyebilirim. Karşılığında aldığım manevi doyumun haddi hesabı yok tabii ama ben de derneğe oldukça çok zaman ayırdım, katkı da bulundum.

Aklımda bu fikir yaklaşık bir senedir vardı ama hem dile getirmek hem de harekete geçmek zaman alıyor. Şimdi hazırladığım ders notlarını, yaptığımız toplantıların tutanaklarını, onları bunları temizle kaldır kenara... Sanki dünyanın diğer ucuna gidecekmişim gibi, çok sevdiğim bir parçamı kaybetmişim gibi geliyor.

Arkadaşlıklar, dostluklar, kavgalar, biralamalar, faaliyetler, eğitimler, şenlikler, dernek odası arama, temizlik, festival, yüreğinin hoplamaları... Yorgunluk... ve daha niceleri...

Fakat zamanı gelince alıp başını gitmeli.
Ne demiş Şebnem aplam :
"Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen
Hayatı Sıfırlamak
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen
Herşeyi Unutmak "

İtiraf etmeli: saman kağıtlarından ayrılmak en zoru :-((

Çarşamba, Kasım 19, 2008

Gavuristan

Vakti zamanında iş için Brüksele gitmiştim. Bir ay oradaki merkezde çalıştım. Tabii benim için bulunmaz nimet. Avrupaya gidiyorsun, kalacak yer, yiyecek şirketten. Öyle ahim şahım değil. Ama olsun. Haftasonları gezmek var :-))
Tabii ki bol bol gezdim. Gezi hatıraları hafızaya işlendi, bilinçaltına atıldı. Fakat geçen gün hatırlatıldım. Başka birşey daha da hafızaya işlenmiş : "Emirdağ Türkiyenin başkenti mi?" sorusu.
Türkiyeden Avrupaya işçi göçü zamanında bu işleri ayarlayanların başında bir Emirdağlı varmış herhalde. Tüm Emirdağlıları yabancılık çekmesinler, birbirlerine yaren olsunlar diye Brüksele göndermiş. Haftasonu izlediğim belgeselde bu konuyu işlemişler. Brükseldeki Emirdağlılar, Türkiyedeki Emirdağlılar.

Brükselde Amerikan filmlerinin bir parçası olan Çin mahallesi kültürünü Türk mahallesi olarak yaşıyorsunuz. Banliyolardaki Türk mahallesi dükkanlarının önünde sucuk asılı; aktarından, kasabına oradaki Türklere hiç bir şekilde memleket hasreti çektirmez :-)

Belgeselde madolyanın diğer yüzünü Türkiyedeki Emirdağı da gösterdiler. Açıkcası pek umduğumu bulamadım. Kültürel olarak daha gelişmiş bir yer bekliyordum. Emirdağlılar kızmasın ama oradaki gençlere soruyorlar ne yapacaksın diye. Herkeste var bir Gavuristana gitme düşüncesi. Ama Gavuristan.... Yani göçün bu kadar çok olduğu bir yerde, orasının Gavuristan olmamasını istiyor insan. Brüksel olsun, Almanya olsun, Rusya olsun... Kadercilikten biraz uzak bilinçlenmiş bir yer seçeneği olsun. Ama değil: Gavuristan, yani neresi olursa olsun abi...

Eh oralara gidince anya konya anlaşılır. Başımıza gelmeden öğrenmek zor bizim kültürde.

Pazar, Kasım 16, 2008

Ara vermiştim

Küresel kriz,
Hastalıklar,
Trafik,
İş-güç ya da işsizlik vs,
Mustafa,
Sınav vs vs,
derken....
ara vermişim bloga.
Yazıklar olsun!

Öyle ki...
İnsan kapatınca açmak istemiyor bilgisayarı.
Bazen tabiii :-)

Mustafa filmi bence iyi. Duyduğum tüm dedikodulara yer vermiş: Vahdettin, bolşevik, diktatör... Oysaki adam hayal ettiği Türkiye için gerekli gördüğü tüm stratejileri uygulamış. Zekiden ziyade akıl küpü, tam bir lider.
Fikriyeye üzüldüm. Kalbine sıkmış kurşunu. Atatürk hayal ettiği Türk toplumuna yakışan Türk ailesine örnek olsun diye Latifeyi eş olarak seçmiş. Fikriyenin ölümünden dolayı çok vicdan azabı çekmiş midir acaba????
Neden mi bununla ilgileniyorum??? Magazinle yaşayan Türk yetişkiniyim ;-))
Yok Atatürk böyle değildi, yok şöyleydi... Bence bunlar faso fiso, Türkiye Cumhuriyetini o fakirlikten en önemlisi o umutsuzluktan kurtarıp bugünlere getiren adam. gerisini geçelim. Kişiler ile ilgilenmek yerine, kafamıza göre şekillendirmek yerine; fikri hür vicdanı hür, ekonomik bağımsızlığını kazanmış, onurlu bir toplumlu imkansız koşullarda ortaya çıkaran öngörüyü, güveni hissedelim: Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Kendine güvenmezsen bir adım ilerleyemezsin, sürü olarak bir oraya bir buraya yuvarlanır gidersin. Ne demiş atam korkak kalp daima mağluptur.... Kaldır kafanı dön bak dünyaya... Sağlam dur, ama içini de doldur. Boynu uzun kavak olacağına köklerini derin sal, yıkılmayan çınar ol, olalım...