Salı, Mayıs 09, 2006

Akşamın kızıllığı sarmıştı gökyüzünü

Akşamın kızıllığı sarmıştı gökyüzünü. Hafif meşrepliğinden bir şey kaybetmemeye çalışan sema, yavaş yavaş akşamın dinginliğine, ağırlığına dayanamamaya başlamıştı. “ İçim, içim sıkılıyor, daralıyorum” diye sayıkladı genç kız, dışarıda koşuşturan insanları pervazına oturduğu pencereden seyrederken. Birden irkildi. Odaya çat kapı giren arkadaşı her zaman ki neşesiyle “naber” diyerek konuşmaya başlamıştı bile. Yarı uyanık yarı uykulu, arkadaşına cevap vermeye çalışırken, gözlerini yerden kaldırmadı. Bir süre sonra “Ne var, ne oldu, neye bakıyorsun?” diyerek yanına gelen arkadaşına “hiç, bakıyorum öylesine” diye cevap verdi. Meraklı gözleriyle kendisini süzen arkadaşı ”sen ne zamandan beri burda oturuyorsun?” diye sordu. Acaba ne kadar zamandır burdayım diye düşündü. Ne kadar zaman geçti acaba?... “Bilmem, oturuyorum işte” dedi.

“Aynı şeyler” diye geçti aklından. Hem ne kadar uzaktılar, hem ne kadar yakın... Ne kadar uzun zaman geçmişti ya da ne kadar kısa. Üniversiteki halini hatırladı. Pervazda oturan kızı. “Acaba ben o muyum? “ diye geçirdi içinden. “O kız mı hayal, ben mi?”. Şu anda o kızı görüp, hissedebiliyordu. Uzansa dokunacaktı sanki. Biraz “o mu acaba” sorusunun cevabı için, biraz O’na “ben burdayım” diyebilmek için sarıldı kendisine. Kollarını sıkı sıkı kavuşturdu. Gözlerini kapattı. Mırıldanırken kafasındaki tek şey pervazda oturan kız ve güneşin batışı idi.

Aklına bazı bazı, zaman zaman, ansızın veyahut sinsi sinsi gelen bir düşünceydi bu. “Hayata bağlılık bu şekilde mi sorgulanmalı acaba?” diye düşündü. Ya da diğer insanlar nasıl sorguluyorlardı. Çoktan vedalaşmıştı o kızla. Vedalaşmıştı da neden hala aynı şeyleri hissediyordu. “Kördüm o zamanlar , kördüm” diye isyan etti. Peki ya şimdi. Şimdi de kör değil miydi? Geleceği bilemek şu anda da yok muydu. Hayal etmek ve hayal etmemek...
Kendini kayığın gidişine bırakmak ve gittiği yerdeki gördüklerinden mutlu olmak. Dümene geçmek ve istediği yere gitmek. “Kördüm, sadece istediğim yere gittiğimi düşünüyordum. Oysaki ne istediğimi bile bilmiyordum” diye düşündü.

Vedalaştığı küçük kız sadece yaşadıklarını yaşadığı için, bu ana, zamana, hale geldiği için mutluydu. “Ölsem gam yemem” diye düşünürdü her zaman. Ölüm kabul edilmesi bu kadar kolay olan bir şey miydi? Ya şimdiye kadar yaşadıkları? Eğer kabul edilmesi bu kadar kolay birşeyse, neden kördüm diye düşünüyordu ki? “Öff yahu” diyerek içine çekti, bir sigara yaktı. “Acaba ulaşabilir miyim gelecektekine?” diye düşündü. Gözlerini kapattı. Sonra, sonra kendini hatırlayacağını düşündü, tam bu halini görmeye çalışırken buldu kendini. Gülümsedi. Belki hatırlamıştı, belki görmüştü. Aklında kalan tek şey bir yudum buse oldu.

13/10/2003